‘Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi’ni yazan İsmail Cem, böyle tanımlıyor
200 yıldır “Batılaşma” derdindeki Türkiye’nin kültürünü.
Bul karayı al parayı.
Ya da, bir koyup üç katını alma kültürü.
Doyumsuzluğun yarattığı hazımsızlık insanı sağlıksız yapar.
Size göre biçilmemiş bir gömleği giymeğe kalkarsanız eğreti durur.
Onun yerine kadim Anadolu kültürünü benimseyip gelişmek çok daha kolay.
Ferdiyetçiliğe dayanan Batı kültürü yerine toplumcu bir düzen,
Türkiye için çok daha uygun gibi görünüyor.
Küçük bir çoğunluğu oluşturan Burjuva zümresi ile
Türkiye’nin geri kalmışlıktan çıkamayacağı artık çok açık.
Bunun yerine halkın önderliğinde gelişebilecek bir harekete ihtiyaç var,
ama öncelikle “Piyango Kültürü’nden kurtulmak gerekiyor.
Peki nasıl?
Alın teri dökmeden kazanmanın yollarını kapatmak,
üretici olmak ve halkın çıkarlarını korumaktan yana yasal bir düzenlemeye ihtiyaç var.
Bunun için bilimin yolunda gitmek, dürüst ve ilkeli olmak gerekiyor. Ama,
Günümüzde okumuş cahiller revaçta.
Mesela, zeminin deprem sırasındaki davranışının mikro bölgeleme denilen çalışmalarla yapıldığı 1980’li yılların başından beri bilinmektedir.
Hal böyle iken 2020’de çıkıp da, biz dünyada eşi benzeri olmayan bir proje başlattık diyebiliyor bazı okumuş cahiller.
eee.. halk nereden bilsin, mikro bölgelemenin ne demek olduğunu...ama..
Bu yalanlar...Ya tutarsa ...
Hele son zamanlarda türeyen çokbilmiş cahiller diyor ki,
İstanbul’da deprem olmayacak,
İzmir’deki faylar deprem üretmeyecek,
Ya tutarsa...
Bir bakayım dedim, bu kadar iddialı konuşan insanların bu konularda çalışması var mı diye?
Sıfır bilgi ile fikir yürütmek, piyango kültürünün nirvanası...
Peki, buna kim dur diyecek?
Elbet bir gün Piyango oynamayı sevmeyen bir çocuk doğacak…
Ve, Çiçeğin özüne bir arı konacak..